RFSL2022
RFSL2022

Run Fire Salt Lake 2022 – 100 Mile – Yarış Raporu

Merhabalar,

Antrenman bakımından kötü geçirdiğim Temmuz ve Ağustos aylarının hemen ardından Tuz Gölü’nde gerçekleştirilen “Run Fire Salt Lake” etkinliğine katılacaktım. Çocuklar yazlığa gideceklerdi ve yurtdışından misafirimiz vardı. Haliyle hem gastronomi anlamında, hem gezme/gezdirme anlamında onlara vakit ayırmam gerekiyordu ve antrenmanlar aksayacaktı. Beslenme konusunda kaçamaklarımın sayısı artmış ve antrenmanlarım aşırı düzensiz ve seyrek bir hal almıştı.

Parkur seçimi konusunda ilk kararım 80K olmuştu. 20 Ağustos, Cumartesi sabahı 7.00’de start verilecekti ve 14 saat zaman limiti vardı. Kulağa hoş geliyordu ve kaydımı hemen yaptırdım. Ancak “Tuz Gölü” gerçeğini hatırlayıp arkadaşım Evren’in de önerisine kulak verince bir anda kendimi 100M kategorisine geçiş için organizasyona e-posta yazarken buldum. 1-2 gün içinde geçişi tamamladık ve artık 100 Mile yani ~160KM’lik parkurda yarışma kararım somut hale geldi. Alanya Ultra 76K talihsizliği sebebi ile o ana kadar koşup tamamladığım en uzun mesafe “Cappadocia Medium Trail” parkuru yani 63K idi. Neredeyse 3 katı bir mesafeye kalkışmak biraz çılgınlıktı sanki. Ama biz de zaten yeterince çılgındık sanki!

Evren’in önerisi şöyleydi: 100M yarışı akşamüstü saat 18.00’de start alacak ve parkurun çoğunu serin havada gideceğiz. Cut-off yani zaman limiti süresinin de 34 saat olduğunu düşününce 12 saatte, yani sabah 6.00’ya kadar 80K koşsak, kalan 22 saatte kalan 80K rahat rahat biterdi. Gerçekten de öyleydi ve çok mantıklıydı.

Benim için bu yarışın güzel bir anlamı ve tesadüfi bir güzelliği vardı. Evlilik yıldönümümüzün 10. yılı, 100M ödül törenine denk gelecekti. Ben de bu fırsatı kaçırır mıyım? Kendimi sahneye atıp hazırladığım pankartı açacaktım. Eşim yazlıkta olduğu için olaylardan haberi de olmayacaktı. Planlar ve hazırlıklar yapıldı. Eşimin öyle şatafatlı, pahalı, yapay şeylerden hoşlanmaması sebebi ile el emeği, göz nuru ‘Evlilik Yıldönümü Kutlama Pankartı’mızı renkli kağıt üzerine asetat kalemleri ile hazırladım. Her şey hazırdı.

wedding anniversary

wedding anniversary

 

Gelelim yarış detaylarına. Şirketten arkadaşım Kutsal’ı da yoldan çıkarmıştım. Kendisi 20K koşmaya karar vermişti. Henüz ilk yarışı olmasına rağmen iyi bir cesaret örneği gösterdiğini söyleyebilirim. 19 Ağustos, Cuma günü izin alarak birlikte Tuz Gölü’ne gittik. Kahvaltımızı kaymak, bal, ekmek ile yaptık. Benim yarışım 18.00’de başlayacağı için bir an önce çadırımızı kurduk ve yerleştik. Sponsor ve firmaların bulunduğu etkinlik alanını gezdik. Zafer ve eşi Çağdaş ile karşılaştık; lafladık.

 

Evren motoruyla geldi, benden önce hazırlanmıştı bile. Antrenmanlardan tanıştığım Burak da 100M’e kayıt olmuştu. Mehmet Osman ile sabah tanışmıştık; kürsü hedefliyordu. Tanıdıklar çoğaldı. Bizim start yaklaştı ve çanta, dropbag hazırlıkları, vs derken kalabalık şekilde start tag’ına yakın bölgede fotoğraflar çekilmeye başladık. Ben, eşimle görüştüm ve süre limitinin 34 saat olduğunu, merak etmemesi gerektiği tekrar belirttim.

Start Öncesi

Start Öncesi

 

Öneri 1, bu mesafedeki yarışlar müziksiz koşulmaz. Mutlaka MP3 çalar, Spotify, Youtube Music, Bluetooth kulaklık, vs hazırlığınız olsun. Ben telefondan, Spotify üzerinden müzik dinleyecektim ancak bluetooth kulaklığı arabadaki çantamın gözünde unutmuşum. Start’a sadece 6-7dk var. Kutsal sağolsun müthiş bir hızla gidip getirdi. Bu sayede yarış boyunca hem müzik dinledim, hem de “Tuz Fırtınaları”ndan kulaklarımı koruyabilmiş oldum.

Start verildi. Ayrıldığımız noktaya bir daha ancak 40Km sonra geleceğiz. Bu sırada da dropbag’lerimizden yedek kıyafet, teknik malzeme, vs konularında faydalanıyor olacağız. İlk km’ler zorlu, bol tuzaklı, yarı sulu zeminde hem ısınma, hem tempo tutturma, hem de zemini tanıma süreçleri ile geçti. Zemin, özellikle ilk çıkışta yumuşak ama içine batmadığınız garip bir çamur oluşumu ile başlıyordu. Ardından sanki 20-30cm derinliğinde bir suyun buz tutmuş hali gibi, basıldıkça kırılmış, bazı yerleri su göletçiklerinden ve kırılan parçaların oluşturduğu engebelerden oluşan, bazı noktaları ise gizli çukurlardan oluşan, yer yer ıslak yaklaşık 5Km’lik alanı geçiyorduk. Sonrasında ise zemin sert ve kuru bir hal alıyordu ve açıkçası bundan sonrası çok daha keyif veriyordu. Karşımızda görünen ilk bayrağa kadar 8Km sürüyordu ve sonrasında yaklaşık 70-80° sola dönüş yapıyorduk ve CP (Check Point(Beslenme Noktası))’ye ulaşıyorduk. Buraya kadar güneşin batışını izleyerek, uçsuz bucaksız beyazlığın büyüsünü hayranlıkla seyrederek vardık. 66dk’da ilk 10K geçilmişti. Tempo fena değildi ancak daha önümüzde 150Km olduğunu düşününce hızlı bile sayılırdı.

 

Sularımı doldurup biraz soda içtikten sonra devam ettim. Bundan sonraki 2 tane 10Km’lik üçgeni tamamladıkça yine aynı CP’ye gelecektik. Sonrasında da en sevmediğim 10Km’yi aşıp dropbag’e ulaşacaktık. CP’den ilk çıkışta hava henüz kararmamıştı. Köşelerdeki bayrakları ve bahsedilen bileklikleri gündüz gözü ile görebilmiş olduk. Sonraki CP ziyaretimizde hava kararıyordu. 30K’ya gidişte kafa lambalarını yakmıştık. İlk dropbag’e gelirken öncü gruptan olduğunu tahmin ettiğim ve bana karşı gelen kafa lambalarını gördükçe “Bravo, çok iyi gidiyorsun” diyordum ve aynı şekilde de dönüşler alıyordum. Buna gerçekten çok değer veriyorum. Elbette herkesin çeşitli hedefleri vardır ancak benim hedefim, sağlıkla yarışı tamamlamak. Fiziksel olarak süper dereceler ve kürsü hedefimin olması mümkün değildi zaten. Yarışım kendimle ve hiçkimse ile bir yarışım yok. Karşıdan gelen kafalambalarına laf atarken birisi dönüp yanıma geldi ve “Erdem Abi, sen misin?” dedi. Erdi imiş; start’tan önce tanışıp muhabbet ettiğimiz, Deniz’e destek için gelmiş olan arkadaşımız. Benimle birlikte bir süre koştu ve “Senin tempon çok iyi, hızlı gidenlerin hepsi patladı; herkes yarışı bırakıyor” dedi. Ben kendimi grubun gerisinden hissederken bu motivasyon da iyi geldi. Amacım yarışmak olmasa da kıyaslama anlamında, birileri hızlı gittiği için sıkıntı yaşıyorsa bana göre ideal hızda ilerlediğimi düşünmek iyi gelmişti. 40Km, 5sa 33dk’da bitti. İlk dropbag taraftar bakımından kalabalıktı. Çorap değiştirdim, yağmurluğumu yanıma aldım, üst formamı ve şapkamı değiştirdim. Toplam 30dk kalmışım. Bu süre aslında çok fazla. Benim kendimle ilgili değiştirmem gereken ilk şey CP sürelerimi kısaltmak olmalı; çok kalıyorum 🙂

DropBag-1

DropBag-1

 

50K’ya doğru yola çıktım. Hava karanlık, Tuz Gölü’nün gün batımı çok güzeldi ancak gecesi serin ve rüzgarlı imiş. Yağmurluğumu başta giyinmiyorum, ne de olsa koşuyorum ve vücudum sıcak! CP’lere geldikçe inceden üşümeler başlıyor. Yağmurluğumu giyiniyorum. Bu sıralarda Aziz Abi ile birlikte gitmeye başlıyoruz. Yarışta tanıştık ve sohbet ederek ilerliyoruz. Sağolsun, bana pek de aklıma gelmeyecek; yarış içince interval antrenmanı gibi bir taktik öğretiyor. 25 bayrak koşuyoruz, 5 bayrak yürüyoruz; iyi geliyor. Bana bıraksanız hep koşarım ama koşu hızım biraz tempolu, biraz yavaş olur. Ortalamasını alsak sanırım Aziz Abi’nin taktiği daha hızlı olacaktır. Bu şekilde 80K’ya kadar geliyoruz. Bu arada 40K ve 80K start’ı veriliyor ve bize karşı yönden, günün ilk ışıkları ile birlikte insanlar koşmaya başlıyorlar. Dropbag’e 7.35’te giriyoruz. Ben bu sefer kampet’te uzanıyorum. 2dk kadar gözüm kapanıyor ve uyuyakaldığımı düşünüp kalkıyorum. Meğer sadece 2dk içim geçmiş. Kalkıp yine forma, çorap, şapka değiştiriyorum ve yağmurluğu bırakıyorum. Besleniyorum ve saatimi şarja takıyorum. Sohbet, muhabbet derken bu DB’de 56dk kalmışım. Aşırı uzun bir süre!

 

90K’ya doğru yola çıkıyorum. Aziz Abi, biraz daha kalmak istiyor. 1sa 33dk’da 10K’yı geçiyorum. Dinlenmek iyi gelmiş; biraz telefi ettiğim için memnunum. Ama büyük bir sorunumuz var. Sıcak etkisini göstermeye başlıyor. Ben güneş kremi zaten kullanmıyorum ancak bacaklarım normalden fazla yanıyor, hissediyorum. Yanma şöyle oluyor: güneş normalde üstten veya belli bir açıdan gelir. Bu sefer yerden yansıyanlar da her açıdan bacağımı yakıyor. Tabi sıcağın performansa negatif etkisi de var. Bu sırada başka bir sıkıntı daha yaşamaya başlıyorum; ishal. Sanırım 90K sonundaki CP’de daha önce hiç içmediğim “Kayısı Suyu“ndan da içiyorum. Zaten saatlerdir sıvı ağırlıklı beslendiğimiz için mide daha duyarlı. Bir de kayısının karşı konulmaz etkisi kendini gösterince, bir sonraki WC’ye, yani 120K DropBag’ine kadar kendimi tutmam gerekiyor. Bu durum her adımda beni zorluyor. Gaz ve ishal ciddi anlamda canıma okuyor.

 

Bu sırada bana hiçbir DB’de destek olmayan(!) Kutsal’a ulaşmaya çalışıyorum. Arıyorum ama açmıyor. Aydınlıkta gireceğim son DB olacak ve eşime yapacağım sürprizin önemli bir kısmı bu olacaktı. Henüz hava kararmadan ben hazırladığım pankartı açacaktım; finish’e yakın bir noktada fotoğraf çekilecektim. Onur ÇAM ve tüm Canon ekibinin de haberi var. Ancak Kutsal cevap vermiyor! Neyse ki ben henüz DB’e girmeden kendisine ulaşıyorum ve bana pankartı yetiştiriyor. Meğer yarışın başından beri DB alanının orası olduğunu bilmiyormuş!

Seninle Nice 10 Yıllara!!!

Seninle Nice 10 Yıllara Ayça!!!

 

Tam DB’ye girmek üzereyken Kamil ile karşılaşıyoruz. “Bırakmayacaksın değil mi?” diye soruyor. “Ben gidiyorum, sen de gel” diyor ve vedalaşıyoruz. Artık 120K DB’ine geldiğimde sorunlarımın kısmen çözüleceği için mutluyum. WC seyyar karavanda; hiç sorun değil. Bu arada temizlik ve rahatlık olarak Karavan WC hizmeti güzeldi ancak bu hizmeti DB’de vermek yerine ortadaki CP’de vermek daha yerinde olacaktır. Bu DB’de, bu sefer de 54dk kalıyorum ve ayrılıyorum.

Son DropBag Molam

Son DropBag Molam

 

130K’ya doğru yola çıkıyorum. Saatler 18.02’yi gösteriyor. Tam 24 saat olmuş yarışa başlayalı. Lavoba ihtiyacım dışında sıkıntı yaşadığım bir konu olmadı. Artık koşmak veya koşaradım ilerlemek pek mümkün olmuyor. Hızlı adımlarla yürüyorum. İlk önce Aziz Abi ile karşılaşıyorum. Bırakmaya karar vermiş, “gitmiyor” demekle yetindi. Karşılaştığım 80K’cılar ve 100M’ciler, motive ediyorlar. Ben ise “Acelem yok. Gidip toplayıp geleyim” diyerek takılıyorum. Gerçekten de öyle oluyor gerçi. 10K’yı tamamlamadan, önce Zafer’i görüyorum; selfie çekiliyoruz. Sonra Evren ve Beste’yi görüyorum; “Bırakma sakın” diyorlar. “Aklıma bile gelmemişti zaten!“, devam ediyorum.

Zafer Finish'e, Erdem Zafer'e doğru :)

Zafer Finish’e, Erdem Zafer’e doğru 🙂

 

Bu sefer başıma gelecekleri biraz da bilerek gidiyorum. Bacaklarım yorgun ama pes etmeme daha çok var. CP’lerde fazla kalmamaya çalışıyorum. Kaldıkça harekete geçmek daha zor oluyor. Bir de son 40K için yanıma yağmurluğumu almıyorum, ağırlık olmasın diye. Büyük hata! Son 20K’ya girerken CP’de, biraz da soğuk içeceklerin etkisi ile istemsiz titremeler geliyor. Sadece 2-3 saniye süren titremeler ama artık vücut zayıf düşmeye başlıyor; sinyaller veriliyor. CP’lerde gündüz boyunca çok soğuk olamayan içecekler bu sefer buz gibi. Ama bana ılık lazım 🙂 Neyse, son 20K girişinde görevli arkadaşların yardımı ile çöp poşetinden kendime yelek yapıyorum ve üzerime çantamı giyiniyorum. Bu çözüm beni baya bir toparlıyor. Son kez CP’ye uğruyorum ve hiç beklemeden son 10K’ya devam ediyorum. CP’deki görevli arkadaşlarla son kez vedalaşıyoruz, sağolsunlar!

Zeminin ıslak olduğu yerlere gelince artık ayaklarım gitmiyor. Bir de karşımdan esen rüzgar mı desem fırtına mı desem; gözlerimi açamıyorum, yüzüme tuz parçaları çarpıyor. Son 10K işkenceye dönüşüyor. Ama hata bende, daha erken bitirsem, bu fırtınaya kalmayacaktım.

 

 

Antrenman mental, yarış fiziksel!

Yani bence, antrenman yapmak tamamen insanın mental dayanıklılığı ile alakalı. Tabiki hayat şartları, iş, aile, vakit yetersizliği gibi etkenler var. Ancak belirtmeye çalıştığım şey, antrenmana başladıktan sonra bırakma eşiğimiz, ne kadar dayandığımız, hedef mesafe veya süreye ulaşmamız; yani özetle hakkıyla antrenman yapmamız bizim mental dayanıklılığımıza bağlı. Yarışa geldiğimizde ise artık mental dayanıklılık tek başına etkili ve yeterli olmayacaktır. Fiziksel gerçeklerle yüzleşme zamanı! O güne kadar gösterdiğimiz mental dayanıklılık, artık kendini fiziksel yeterlilik olarak gösterecektir. Benim Tuz Gözlü 2022, 100M yarışında yaşadığım da tam olarak buydu. Özellikle son 1 ay antrenman yapmadım, yememe dikkat etmedim ve fiziksel gerçekler ile yüzleşmek durumunda kaldım!

 

Son 200-300m artık beni bekleyenlerin olduğunu görmek iyi geliyor. Sağolsun finish ekibi son metrelerde motive etmeye başlıyorlar ve FINISH! Çöp poşeti ile komik bir durumdayım aslında ama umrumda değil. Bir de üşüdüğümü söyleyince görevli arkadaş Finisher poları getirdi ama XL yerine S getirince onu giyinmek de eğlenceli bir hal aldı. Tüm ekibin özverisi için minnettarım! Çadırıma kadar eşlik ettiler.

Özetle, 33saat 30dk süren serüven sona erdi. 100M parkurunda 35 kişi start aldı ve ancak 20 kişi bitirebildi. Ben parkuru son bitiren kişi idim. Hedefim bitirmekti ve bitti, mutluyum. Bu parkura cesaret edip başlayan herkesi can-ı gönülden tebrik ederim. Bu cesareti gösteren insan sayısı çok az!

Fiziksel olarak ciddi bir sıkıntı yaşamadım. Tek büyük sıkıntım ishal olmam ve bu durumun 30Km boyunca beni zorlaması idi. Diğer önemli konu ise güneş yanığı konusu. Bu konuda kesinlikle tavsiyem 3. tura çıkarken (hızlıysanız 4. tur da diyebiliriz) kesinlikle uzun alt giyinmek veya paçası uzun şort ve uzun çorap giymek. Tuz Gölü’nün güneşi normal güneş gibi değil; aynı zamanda yerden yansımalar da çok farklı açılardan yanmanıza sebep oluyor.

Finisher Alien!

 

Özet kısmına geçersem öneri ve dersler olarak aşağıda yazdıklarımın dikkate alınması avantajınıza olacaktır:

  • Su konusunda gece fazla sıkıntı yaşamazsınız ama gündüz en az 1 Litre suyunuz olsun,
  • Beslenme konusunda muz ve patatesi mutlaka yiyin. Tuzlu bisküvi de faydalı olacaktır,
  • Gece yağmurluk veya rüzgarlık şeklinde dış katınız mutlaka olsun. Geceleri hem soğuk, hem de rüzgarlı oluyor,
  • Gündüz için güneş kremi kullanmak isterseniz kullanın ama uzun paçalı bir alt giyinmeniz en iyi korumayı sağlayacaktır,
  • Müzik dinleyin, podcast dinleyin ama bence mutlaka bir şey dinleyin 🙂 Gece halüsülasyonlar görülebiliyor; kafanız dinç, algınız açık olsun 🙂
  • Kafa lambanızın çok lümenli olması gerekmiyor ama uzun süre dayansın.

 

Halüsülasyon demişken komik bir olayı paylaşayım. Özellikle 2. üçgenin ilk dönüşü keskin bir dönüş; neredeyse 160° sola dönüyorsunuz. Bu da U dönüşe yakın bir dönüş yaptığınız anlamına geliyor. Ben 2. gece yani ~155.Km civarlarında tam bu dönüşe yaklaşırken sol taraftan ışıklar/yansımalar gördüm. Tam o sırada alkış sesine benzer bir ses de duydum. Yarışın başından beri denk geldikçe birbirimize alkış yoluyla ve seslenerek motivasyon verdiğimiz için birisi var ve alkışlıyor diye düşündüm ve “Bravo, bravo” diyerek yan tarafa doğru alkışlayarak karşılık verdim. Bayraklar reflektörlü olduğu için o tarafa kafamı çevirince parlaklıkları da gördüm; o anda kafa lambası olduklarını düşündüm. Bir kez daha kafamı çevirince ışıkların reflektör olduğunu anladım; peki ama kim alkışlamıştı?! Onu da aynı sesi biraz sonra duyunca anlayacaktım. Çantamdaki metal küçük şeker kutusunun içinde yedek pillerim vardı ve onlar koşarken ses yapabiliyordu. Sonra kendi kendime motivasyon vermiş/almış oldum, gülümsedim ve çaktırmadan devam ettim 😀

Bir de belirtmeden geçemeyeceğim; yerdeki tuzlar ayakkabınızın altına yapışıyor ve özellikle gece rüzgar şiddetini arttırdığında döküldükçe rüzgar çanı gibi sesler çıkarıyor. Bu durum sürekli arkanızda birisi varmış gibi bir his yaratıyor. Birkaç kez arkanıza bakıp kimse olmadığını görünce biraz rahatlıyorsunuz. Telaş yapmayın.

 

Bu arada ödül töreninde, Finish sırasında görüşüp planımı paylaştığım arkadaşların anlayış göstermesi sayesinde, yaş kategorimde 4. olmama rağmen beni de sahneye davet ettiler ve konuşma yapmama, pankartımı açmama izin verdiler. Kendilerine tekrar çok teşekkür ederim! Eşimin de benim yarış durumlarımın telaşından evlilik yıldönümümüzü tamamen unutması üzerine benim kutlamam daha anlamlı hale geldi.

 

 

 

Özet istatistikler:

  • 219314 Adım
  • 162.48Km Mesafe
  • 28:24’32 Saat Aktif Süre
  • 10.28/Km Avg. Pace
  • 4.57/Km Max. Pace
  • 6m Tırmanış 🙂
  • 12.077 kcal ~Yakılan Kalori
  • 119h Recovery
RFSL_Suunto

RFSL_Suunto

 

Oldukça uzun ve detaylı bir rapor oldu. Buraya kadar okuyanları, sabırlarından dolayı tebrik ederim.

 

Saygılarımla.